Funda Erdoğan

Çocuğum ve Okulu, Okul ve Ben

Funda Erdoğan

Annelerin çocuklarına dair yaşadıkları üç majör ayrılık anı vardır: doğum, emzirmenin bitmesi ve çocuğunun okula başlaması.

Kadın, hamilelik sürecinde bir mucizeyi günbegün içinde büyütürken, belki de kendinde daha önce deneyimlemediği türlü türlü duyguların içinde bulur kendini. Yaşama sevincini, dirayeti, kaygıyı, korkuyu, merakı yaşarken doğum anı gelir çatar ve ultrason fotoğraflarından kime benzediğini, nasıl göründüğünü anlamaya çalıştığı bebeğini kucağına alır. Doğum, annenin bedeninden ayrılarak bebeğin kendi başına çıktığı ilk yolculuktur. Anne şimdi bebeğini yeniden tanımalıdır.

Emzirme ise anne ve yavrusunu birbirine fizyolojik ve psikolojik açıdan derinden bağlayan bir aktivitedir. Öyle bir yakınlık halidir ki bu, hamilelik sürecinde adeta tek bedende yaşayan anne ve çocuk, doğum ile ayrılmalarına rağmen emzirme sürecinde birbirlerini yeniden tanır ve kuvvetli bir bağ kurar. Anne, emzirme yoluyla bebeğine beslenme sağlamasının yanı sıra, sıcaklığını, sevgisini, ilgisini, o özel anda her damla süt ile yavrusuna aktarır. Gün gelir, annenin çalışma hayatına dönmesi ya da annenin ya da bebeğin sağlık koşulları sebebi ile kimi zaman mecburi çoğu zaman da bebeğin yaşantısının doğal sürecinde emzirme günleri son bulur. Bebeğin memeden kesilmesi olarak da adlandırılan bu dönüm noktası aslında sadece bebek için değil anne için de bir dönüm noktasıdır. Bebeğin annesinden karşıladığı yaşamsal ihtiyacı yerini, aile içinden veya aile dışından kişilerce de karşılanabilecek bir bakım ihtiyacına bırakmaktadır.

Annenin ayrılık kaygısını yaşayacağı üçüncü durum ise çocuğunun okula başlayacağı zamandır. Annenin çalışan anne olup olmamasına da bağlı olarak çocukların okula başlama yaşı değişiklik göstermekle birlikte, genel itibari ile okul öncesi dönemde anneler ve çocuklar ayrılık kaygısını yaşarlar. Anne çocuğunu kendi kontrolünden ya da kendi kontrolündeki ve güvendiği bakım sağlayıcıların yanından çocuğun kendi başına var olacağı başka bir ortama göndermektedir. Çocuk kendi ilişkilerini kurmak, kendi duygularını tanımak, davranışları ile ilgili bir takım kurallar öğrenmek durumundadır.

Annenin okul öncesi dönemdeki okul arayışı kriterleri, okulun eve ya da ebeveynlerin iş yerine yakın mesafede olması, güvenli bir ortam sağlaması, vicdanlı ve şefkatli öğretmenlerle çalışılması gibi kriterlerle tanımlanırken, bir süre sonra yeni bir dönüm noktası kapıyı çalar. Annenin ayrılık kaygıları yerini, çocuğunun nasıl bir eğitim hayatı olacağı ile ilgili kaygılara bırakır. Her ailenin ve her annenin hayata bakışı, kendi yaşantıladığı eğitim hayatı ve gelecekten beklentisi bu süreçte kaygıların daha da yoğun olarak yaşanmasına sebep olabilir. Bu noktada ebeveynlerin kendilerine ve çocuklarına dair farkındalık düzeyleri, kaygıların yönetilmesini sağlar ve hatta kaygıların yerini geleceğe dair bilinçli bir olumluluğa bırakabilir.

Ebeveynlerden bilhassa anneler ilkokul seçiminde gerek alternatif okulların araştırılması gerekse de araştırılan okullardaki velilerle görüşülmesi açısından daha aktiftir. Eğitimin günümüzde geldiği noktada anneler, kendilerini ilkokuldan hatta anasınıfından itibaren çocuklarını bekleyen ve üniversiteye kadar uzanan eğitim ve öğrenim sürecini dizayn etmek durumunda hissetmekte ve bu yönde tüm enerjilerini ortaya koymaktadırlar.

Çocuğun eğitimdeki yerinin ve eğitimin çocuğun hayatındaki yerinin dikkatle ve objektif bir farkındalık ile incelenmesi, bu sürecin sağlıklı ve doğal bir şekilde ve keyifle geçirilmesini sağlayacaktır.

Sosyal Medya'da Paylaşın

Share on linkedin
Share on facebook