Funda Erdoğan

Anadolu Bacıları

Funda Erdoğan

Bacıyan-ı Rum

Anadolu’da dişil enerjinin gücüne ve etkisine baktığımızda elbette yakın tarihimizde Kurtuluş Savaşı’nda görev almış Anadolu kadınını görmekteyiz. Öncesine uzandığımızda ise Bacıyan-ı Rum oluşumundan bahsedebiliriz.

Tarihteki ilk kadın birliği olarak da kabul gören “Bâcıyân-ı Rûm” teşkilatı, 13.yy da göçmen Türkmen kadınlarının birçok konuda birlikte hareket ettikleri, usta- çırak ilişkisi içerisinde kadınların pek çok açıdan eğitildiği bir topluluktu.

Osmanlı’nın kuruluşunda önemli yer teşkil eden Bacıyan-ı Rum’dan bahsedilen ve günümüze ulaşan ilk kaynak  tarihçi Aşık Paşazade (1481)’nin “Tarih-i Al-i Osman” adlı eseridir.

Bu eserde, Anadolu’ya gelen 4 grup Türkmen akının olduğu söylenmiştir: Gaziyan-ı Rum (Anadolu Gazileri), Ahiyan-ı Rum (Anadolu Ahileri yani tüccar ve sanatçılar), Abdalan-ı Rum (Anadolu Abdalları yani şairler, yazarlar) ve Bacıyan-ı Rum yani Anadolu Bacıları. Rum kelimesi ile Rumeli yani o dönemdeki Anadolu kastedilmektedir.

Baciyan-ı Rum teşkilatının bilinen ilk lideri Fatma Bacı olarak geçmektedir. Fatma Bacı, Ahilik’in kurucusu Ahi Evran (Nasreddin Hoca)’ın eşi ve onun hocası Evhadüddin-i Kirmani’nin de kızıdır. Haci Bektaş-ı Veli’nin Fatma Bacı’ya olan manevi bağlığı da kaynaklarda ifade edilmiş ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Velayetnamesinde” kendisinin gizli ilim ve kerametlerini Fatma Bacı’ya gösterdiği de yazılmıştır.

Kayseri’de kurulmuş olan Bacıyân-ı Rum, Moğol istilasından sonra Anadolu’ya dağılmıştır. Böylece de gittikleri her yerde sanatlarını ve üretim faaliyetlerini devam ettirmişler ayrıca gittikleri yerlerdeki kadınlara bu sanatları öğretmeleri de onların ekonomik hayata katılımlarını sağlamıştır.

Halı ve kilim dokumacılığı gibi sanatların günümüze uzanmasının da temelinde bu çalışmalar yatmaktadır. Çadırcılık, keçecilik, boyacılık, halı ve kilimcilik, dokuma ve örgücülük, nakışçılık ve çeşitli kumaşların imal edilmesi, bunlardan giysi yapılması Anadolu Bacılarının başlıca üretim ve eğitim alanı olmuştur. Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemindeki ilk piyade üniforması Bacılar tarafından üretilmiştir. Yeniçerilerin kullandığı “bükme elif taç” adı verilen akbörkler de yine Anadolu Bacıları tarafından üretilmiştir.

14. yy.da Türkiye’ye gelen Fransız elçisi B. De La Broquere, Dulkadiroğulları’na bağlı 30.000 kadın süvari bulunduğunu, “erkek gibi silah taşıyıp savaştıkları”nı ifade etmiştir ki bu kadın süvarilarinin Anadolu Bacıları olması olasılığı çok yüksektir.

Dede Korkut hikayelerinde erkeklerin yanında yer alan ve savaşta ve barışta birlikte hareket eden “40 ince belli kız” anlatılmaktadır. Bu kadınlar, savaşçı olmalarının yanı sıra, hatunun liderliğinde hareket eden birçok gündelik işi birlikte yapan ve sürekli bir dayanışma içinde olan kadınlar topluluğu olarak ifade edilmektedir. Doğanın dilini iyi bilen, otları ve bitkileri iyi tanıyan ve gerektiğinde bunlardan ilaç yapan, güvenilir olan, gündelik işlerde birlikte hareket eden ve gerektiğinde silah kuşanan kadınlardır. “Kırk ince belli kız” vurgusu ise güzellik anlayışından ziyade at binen atletik yapıyı ifade etmektedir ki Türk destanlarındaki beli ince kurt mitiyle de örtüştürülebilir.

Dede Korkut hikayelerindeki kadın karakterler, düşmanla savaşmalarının yanısıra erkeklere yardımcı, yol gösteren, ve tehlikeli durumları engelleyen rol de üstlenmektedirler. Böylece de erkeklerin öfkeli, kızgın, küskün, ani karar veren, savaşçı yanlarını uzlaşmacı tavırlarıyla dengelerler.

Tüm bu üretken zanaatkar ve stratejik savaşçı özellikler birlikte değerlendirildiğinde bizi mitolojideki ve astrolojideki “Pallas”a götürmektedir.

Araştırmacı yazar Necati Gültepe de Anadolu Bacıları’nın kökeninin Amazonlar olduğunu söylemiştir.

Anadolu Bacıları’nın enerjisi bizi Amazonlar’a, Hitit Kraliçesi Puduhepa’ya ve Kibele’ye kadar taşımaktadır ki bu da ayrı bir yazı konusudur.

Sevgiyle..

Funda Erdoğan

Ref: Aşık Paşazade, Ü. Deveci, H. Çubukçu, V. Sırım, M. Bayram, I. Melikoff, D. Bayladı

Sosyal Medya'da Paylaşın