Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ne göre insanların nefes alma, beslenme gibi fiziksel ihtiyaçlarından sonra ilk sırada gelen temel ihtiyacı kendini güvende hissetmektir. Hayatımızın değişik evrelerinde herhangi bir alanda yaşayacağımız değişiklik bu güven duygusunda örselenmeye sebep olabilir. Değişiklik neden korkutur? Değişiklik zorunlu ise bu duyguyla nasıl başedilir? Yeni bir denge noktası ne zaman ve nasıl bulunur?
Yeni bir okula başlamak, evlilik, boşanma, doğum, ölüm, taşınma, iş değişikliği vb., hayatın doğal döngüsü içinde yaşanan önemli değişiklik durumlarına örnekler olarak sayılabilir. Her değişiklik, içinde bir belirsizliği barındırır ve işte bu belirsizlik durumu korkuyu doğurur. Korku hali, insanın durumu net ve doğru bir şekilde değerlendirmesinin önüne geçer, yanlış davranışlara ve sancılı süreçlere neden olabilir.
İçinde pek çok dinamik kararı barındıran “ülke değişikliği” örneğini ele alalım. Kişinin yalnız ya da ailesi ile birlikte yaşadığı, doğup büyüdüğü ülkeden farklı bir ülkeye göç etmesi halidir ülke değişikliği. Bu durum öğrenim ihtiyacından kaynaklanabileceği gibi profesyonel anlamda bir iş fırsatı ile de kişilerin karşısına çıkabilir. Özellikle son yıllarda uluslararası firmalarda çalışan beyaz yaka personel, expat statüsünde farklı ülkelerde çalışma kararı vermektedir. Bu karar sadece beyaz yakalı çalışanın değil varsa eşinin ve çocuklarının da tüm hayatını etkileyen bir adım olmaktadır.
Expat aileleri yaşamlarındaki tüm alanlarda bir değişiklik yaşarlar. Taşınılan ülkenin sosyo ekonomik düzeyi, kültürel değerleri, ulaşım, sağlık, eğitim alanındaki standartları adaptasyon sürecinin süresini ve bu sürede yaşanılan duygu durumlarını etkiler. Expat ailelerinin yetişkin fertleri kendi tercihleri doğrultusunda bu değişimi yaşarken ailedeki çocuklar ebeveynlerinin verdiği karar doğrultusunda evlerinden, okullarından, arkadaşlarından, okul çıkışı gittikleri parklardan, tuttuğu takımın maçına gitmekten, alıştığı doktorundan vazgeçmek durumunda kalır. Çocukların yaşına göre hayatlarındaki güvenli alana dair tüm unsurlarda değişim yaşanması gerekecektir. Bu süreçte çocuklar karar mekanizmasının ne kadar içinde tutulabilirse, aile birliği ne kadar sağlanabilirse yeni ortama uyum sağlanması aynı ölçüde rahat olabilecektir.
Diline ve kültürüne hakim olmadığı bir ülkede yeni bir düzen oluşturulması, çocukların yeni bir okula başlaması, sosyal anlamda yeni ilişkiler kurmak durumunda olması ve kendini yeniden güvende hissedebilmesi için çocukların ihtiyaç duyacağı en temel şey ailesinin desteği ve sevgisidir. Çocukların değişen fiziki ve duygusal koşullara uyum sağlayabilmesi için ihtiyaç duyacakları temel beceriler ise esneklik ve dayanıklılıktır.
Zorlayan durumlara karşı ayakta kalabilmek ve uyum sağlayabilmek için, durumu değerlendirebilme, çözüm yolu araştırma, gerektiğinde yardım isteyebilme gibi özelliklere sahip olmak belirsizlik ve değişikliğe karşı esnek olabilmeyi sağlayacaktır. “Neden?” yerine “Nasıl?” sorusunu sorabilmek hem durumu oluşturan parametreleri yeniden değerlendirebilmeyi hem de bir problem sözkonusu ise çaresizlik duygusuna yenik düşmeden çözüm yolları üretebilmeyi getirecektir. Çocuklarda bu becerilerin oluşabilmesi için ebeveynlerin çocuklar yerine düşünen, yapan, çözen kişiler yerine onlara sevgi, güven veren ve gerektiğinde rehberlik eden kişiler olması ile mümkün olacaktır.
John Lennon’un dediği gibi “Hayat siz planlar yaparken olanlardır.” Belirsizliği alınması gereken bir risk ya da kaçınılması gereken bir korku durumu yerine hayatın olağan akışı içinde karşılanıp yaşanacak ve belki de başlangıçlara vesile olacak fırsatlar olarak görebilmek ve hayatın deviniminde bu bakış açısına sahip olabilmek, dengelerin her durumda yeniden ve yeniden kurulabilmesine imkan sağlayacaktır.